Birbirine uygun işlerde birbirlerine karşı bir meyil ve yakınlaşma vardır. Birbirine zıt işlerde ise, birbirinden kaçış ve uzaklaşma vardır.
Mesela: Gece ve gündüz birbirine zıttır. Bu sebeple ikisi aynı anda var olmaz. Gece gelirse, gündüz gider; gündüz gelirse, gece gider.
Yine açlık ve tokluk birbirine zıttır. Tokluk gelirse açlık gider; açlık gelirse tokluk gider.
Yine yaz ve kış birbirine zıttır. Yaz geldiğinde kış gider; kış geldiğinde de yaz gider. İkisi yan yana bulunamaz.
Yine bu kaideye binaen, Şeytanlar Meleklere karışamaz ve onlarla dost ve arkadaş olamaz.
Maddiyatta cereyan eden bu kural, maneviyatta da geçerlidir. Şimdi bu kaideyle Hz. Muhammed (sav)e bak:
Evet Zıtlar bir arada cem olamıyor. Yani bir insan hem sadık hem yalancı, hem takva sahibi hem günahkâr, hem cömert hem cimri, hem merhametli hem merhametsiz, hem imanı var hem imanı yok, hem zühd sahibi hem dünyaya düşkün olamıyor. Yani iki farklı sıfata aynı anda sahip olunamıyor. Gece geldiğinde gündüzün gitmesi gibi, kötü bir haslet geldiğinde güzel haslet gidiyor, güzel haslet geldiğinde de kötü haslet gidiyor.
Bundan da şu anlaşılıyor: Ya bu zat dünyanın en doğru insanıdır ya da en yalancı insanı… Doğru insanı dediğimizde, peygamberliğini de kabul etmek zorunda kalıyoruz. Yalancı insanı dediğimizde de karşımıza tarih ve siyerin naklettikleri güzel ahlakı çıkıyor. Tarih ve siyer bizi yalanlıyor.