Video Metni:
A- Bu örnek oldukça güzeldi. Sen anlattıkça Kur’an’da bilmediğim ve hiç duymadığım ne kadar çok mesele varmış diye düşünüyorum.
B- Rabb’im bilmediklerimizi bize öğretsin ve bildiklerimizle ameli bize nasip etsin. Heyecanın beni de heyecana getiriyor. Dur sana bir örnek daha vereyim: Maide suresi 90. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş: “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytanın işinden birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.”
İhtilafın olduğu bir diğer konu da kolonyanın kullanılıp kullanılamayacağı ve kendisine kolonya bulaşmış bir elbise ile namazın kılınıp kılınamayacağı meselesidir. İmam-ı Âzam ve İmam Yusuf’a göre, kolonya kullanmak caiz olup üzerine kolonya dökülmüş bir elbise ile namaz kılınabilir. İmam Muhammed ve diğer üç mezhep imamına göre ise kolonya kullanmak caiz olmayıp üzerine kolonya bulaşmış bir elbise ile namaz kılınamaz.
Yine bu ihtilaf fıkıh ilminden habersiz olanları şaşırtmakta, bir kısmını ise şüpheye düşürmektedir. Bu şaşkınlığın ve şüphenin sorumlusu ise kişinin kendisidir. Yani suçlu odur. Eğer vaktinin bir kısmını dinî ilimlerin tahsiline ayırsaydı bu şüpheye düşmeyecek ve vesveseye mağlup olmayacaktı. Zira şimdi göreceksin ki, ihtilafın sebebi izah edildiğinde ve anlaşıldığında bu konuda hiçbir şüphe ve vesvese kalmayacaktır.
Allah-u Teâlâ, “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları şeytanın işinden birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.” buyurarak içkinin bir pislik olduğunu bildirmiştir. Malumdur ki, namazda necasetten taharet yani pisliklerden temiz olmak farzdır. Yani kişinin elbisesi ve namaz kıldığı yer temiz olmalıdır. Necis bir elbise ile namaz kılınamaz. Şimdi gelelim ihtilafın sebebine:
Mealde “şarap” diye çevirdiğimiz kelimenin Arapçası “hamrdır”. Allah-u Teâlâ ayet-i kerimede “hamrın” pis olduğunu beyan buyurmuştur. Ayetin hükmü açık olduğundan dolayı “hamrın” pisliğinde ihtilaf yoktur. Dört mezhebe göre de hamr pistir. İhtilaf hamrın ne olduğundadır. Zira ayette hamrın ne olduğu açıkça belirtilmemiş ve mutlak bırakılmıştır.
İmam-ı Âzam ve İmam Yusuf’a göre, hamr sadece üzümden yapılan ve pişirilmeden bekletilmesiyle keskinleşip köpük atan sarhoş edicinin adıdır. Diğer sarhoş edicilere hamr değil, “nâbiz” denilir. Nâbizi içmek hamrı içmek gibi haramdır. Ancak nâbiz pis değildir. Pis olan sadece üzümden yapılan sarhoş edicidir. Dolayısıyla nâbiz kısmından yapılan bir sarhoş edici kişinin elbisesine bulaşsa nâbiz pis olmadığı için namaza mâni değildir. Namaza mâni olan, hamrın elbiseye bulaşmasıdır. Kolonya ise hamrdan değil, nâbizden yapılmaktadır. İçmek haramdır, ancak pis değildir. Kullanmak caiz olup elbiseye bulaşması namaza mâni olmaz.
İmam Muhammed ve üç mezhep imamına göre ise hamr her sarhoş edicinin adıdır, üzümden yapılması şart değildir. Dolayısıyla bütün sarhoş ediciler pistir ve namaza mânidir. Kolonyadaki alkol de sarhoş edicidir ve hamrdır. O hâlde onu kullanmak caiz olmayıp bulaştığı elbise ile namaz kılınamaz
Bir daha özetlersek: İmam-ı Âzam ve İmam Yusuf’a göre, kolonya namaza mâni değildir. Çünkü kolonyadaki alkol üzümden yapılmamaktadır. Yani hamr değil, nâbizdir. Nâbiz ise pis değil, temizdir.
İmam Muhammed ve üç imama göre ise kolonya namaza mânidir. Çünkü bunlara göre, hamr sadece üzümden yapılan alkol olmayıp her sarhoşluk verenin adıdır. Madem kolonyadaki alkol sarhoş edicidir, o hâlde hamrdır. Hamr da ayetin beyanıyla pistir. Pislikten temiz olma ise namazın bir farzıdır. Dolayısıyla kolonya namaza mânidir.
Görüldüğü gibi, ihtilaf hamrın manası hakkında olup “hamrın temiz mi yoksa pis mi?” olduğu hakkında değildir. Zira ayette geçen “hamr pistir” ifadesi ictihada mahal bırakmamaktadır. İctihad hükmü açıkça bildirilen konularda olmaz. Ayet ise hamrın pis olduğunu açıkça bildirmiştir. Açık olmayan şey hamrın ne olduğudur.
İşte “hamr” kelimesinin manası hakkındaki ihtilaf sebebiyle farklı hükümler çıkmıştır. “Din birdir, hüküm de bir olmalı.” demek ‘hamr’ kelimesinin bu derin manasını ve her iki hükmü de içinde cemettiğini bilmemekten ötürüdür.
“Peki, biz hangi görüşle amel edeceğiz?” diyecek olursan ona da şöyle cevap verilir: “Ruhsatı tercih ederek kolonya kullanılabilir ve kolonyanın bulaştığı bir elbise ile namaz kılabilirsin. Ancak takva ve azimet ile amel edip kullanmamak daha evladır. Kullananlar ise en azından namazdan önce kolonya sürdükleri uzuvları yıkayarak takvayı tercih edebilirler.”
A- “Kolonya kullanmak caiz midir değil midir?” meselesini daha önce de duymuş ve gülüp geçmiştim. Şimdi sen meselenin detayını anlatınca, “Vay be!” diyorum. Ama biraz da kızıyorum. Bu bilgileri bizlere öğretmeyenlere kızıyorum.
B- Kızmakta haksız değilsin. Baksana hakiki vazifedarlar vazifelerini unutmuşlar, iş bize kadar düşmüş. Ne diyeyim, beni bununla nasiplendiren Rabb’ime şükrediyorum. Şimdi sana son bir örnek daha vereyim:
Maide suresi 6. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuş: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin ve iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın.”
Abdestin dört farzı bu ayeti kerimede beyan edilmiştir. Bizim üzerinde duracağımız farz yüzün yıkanmasıdır. Ayet-i kerimede açık bir şekilde abdestte yüzün yıkanması emredilmektedir. Ayetin hükmü açık olduğundan dolayı dört mezhepte de yüzün yıkanması abdestin bir farzıdır. Bunda ihtilaf yoktur. İhtilaf yüzün neresi olduğu ve kulakların yüze dâhil olup olmadığı hususundadır. Bu ihtilafın sebebi ise yüzün sınırlarının ayet-i kerimede belirtilmemiş olmasıdır.
Hanbeli mezhebine göre, abdestte kulakların meshi vaciptir. Hanbeliler, “Kulaklar baştandır.” hadisini ve Peygamberimizin her abdestte kulaklarına meshettiğini delil gösterirler.
Diğer üç mezhebe göre ise kulakların meshi sünnettir. Üç mezhep âlimleri Hanbelilerin gösterdiği, “Kulaklar baştandır.” hadisini zayıf bulurlar. Hatta İbni Salah, “Hadisin zayıflık emareleri çoktur. Çok yollarla nakledilmesi ile kuvvetlenmez.” der. Yine İmam Şekvani, “Varid olan hadisler bu hususu teyit etmez, sadece müstehap olduğuna işaret eder. Vacibe ancak açık bir delil ile gidilir.” der.
Görüldüğü gibi, yüzün sınırlarının neresi olduğu hakkındaki ihtilaf hükmün ihtilafına sebep olmuştur. Hanbeliler, “Kulak yüzdendir.” hadisiyle amel ederek kulağın meshine vacip derken; Hanefi, Şafi ve Maliki mezhebi âlimleri hadisin zayıflığına hükmederek kulağın meshine sünnet demişlerdir.
Şu noktaya dikkat çekmek istiyorum: Abdestte yüzün yıkanmasının farziyeti hususunda hiçbir ihtilaf yoktur. Zira ayetin hükmü açıktır, ictihad buraya giremez. Yine abdestte kulağın meshedilmesi hususunda da bir ihtilaf yoktur. Zira Peygamberimiz (s.a.v.) abdest alırken kulaklarını meshetmiştir. İhtilaf sadece kulağın meshedilmesinin hükmü hakkındadır. Hanbelilere göre vacip iken, diğer üç mezhebe göre sünnettir. Bu konuda ihtilafın olmaması için şunlardan birisinin olması gerekiyordu:
- Ayet-i kerimede yüzün sınırları açıkça belirtilseydi ihtilaf olmazdı.
- “Kulak yüzdendir.” hadisi zayıf değil, mütevatir olsaydı ihtilaf olmazdı.
- Ya da bu konuda başka bir mütevatir hadis olsaydı yine ihtilaf olmazdı.
Demek ihtilafın sebebi, hükmün Kur’an ve sünnette mutlak bırakılmasıdır.
“Neden bir mezhebe bağlanmak zorundayız” isimli kitabı indirmek için tıklayınız (pdf)
tebrik ederim siteniz harika olmuşşş yeni keşfettim