Video Metni:
“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?” (Ankebût / 2)
Evet, bizler şu imtihan yurdunda hastalıklar, sıkıntılar ve musibetlerle imtihan olacağız.
Demek dünya bir imtihan yurdudur. İmanın keyfiyeti, derecesi imtihanlarla ortaya çıkacaktır. O halde her vakit bir musibet, bir hastalık, bir dert bizi yakalayabilir her an bir imtihana tabi tutulabiliriz. Başımıza gelen musibetlere sabretmek imanın derecesini yükselten en büyük kemaldir. Bu musibetlerin içinde hastalık olanları ise aslında sabırdan ziyade şükredilmesi gereken bir nimet hükmündedir. Hastalık bir nimet midir ki şükredelim dediğinizi duyar gibiyiz.
Hastalıkla geçen ömür dakikaları şikâyet etmemek şartıyla mümin için birer saat ibadet hükmüne geçebilir. Zira ibadetler iki kısımdır birincisi namaz, oruç, hac gibi malum ibadetlerdir. Diğeri ise kulun aczini, zaafını, fakrını hissederek rabbine sığınıp yalvarmasıdır ki bu hem halis hem de riyasız manevi bir ibadettir. İşte hastalıklar ve musibetler kula aczini, fakrini hissettirerek onu bu halis ibadete mazhar eder. Kul hastalandığında aczini ve çaresizliğini öyle içten hisseder ki Allaha karşı tam bir teslimiyetle yalvarmaya, yakarmaya ve dua ve ibadet kapısında durmaya başlar. Çünkü o hastalık ancak Allah’ın emriyle ona gelmiştir. Dertlere derman olacak, hastalığa şifa verecek ancak Allah’tır.
Aczini, zaafını, fakrını tam hissederek halis ve samimi bir şekilde rabbine öyle sığınıp öyle yalvarır ki o hastalıkla geçen bir ömür dakikaları onun için artık bir ibadet hükmündedir.
Bu makamda Bediüzzaman Hazretleri şöyle demektedir.
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah’tan şekva (şikayet) etmemek şartıyla, mü’min için ibadet sayıldığına rivayat-ı sahiha vardır. Hattâ bazı sâbir (sabreden) ve şâkir (şükreden) hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivayet-i sahiha ve keşfiyat-ı sadıka ile sabittir.
Senin bir dakika ömrünü, bin dakika hükmüne getirip sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekki (şikayet) değil, teşekkür et.
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah’tan şikâyet etmemek şartıyla, mü’min için ibadet sayıldığı hakkında birçok rivayet vardır.
“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar Müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.” (Buhârî, Merdâ1, 3; Müslim, Birr 49)
Kim, kaldırılıncaya kadar musîbete güzelce sabrederse Allâh ona üç yüz derece yazar. Her iki derece arasında semâ ile arz arası kadar mesâfe vardır. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 42; Deylemî, II, 416)
Kul hastalandığında sol tarafındaki günahları yazan meleğe ‘Yazma” denilir. Sevapları yazan sağdaki meleğe de, “Önceden yapmakta olduğu amellerine yazdığından daha güzel sevap yaz. Çünkü ben onu sizden daha iyi tanırım. Ve onu amel işlemekten alıkoyan da Benim” denilir.595[80 İbni Asakir’den.
O halde ey nefsim şu imtihan yurdunda hastalıkla imtihan ederken bile seni rahmetinden mahrum etmeyen ve o sıkıntıların arkasında sana rahmetiyle muamele eden ömür dakikalarını birer ibadet hükmüne getiren rabbine şükret ve ona hamdet. Ve anla ki bu dünya lezzet ve keyif yeri değil ancak imtihan yeridir. İman ettim dediğin rabbin seni imtihan ediyor sabret ve hastalıkla geçen şu ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getiren ve seni halis bir kulluğa yönelten rabbine şükret.