Bir apartmanın en üst katından aşağıya ipler ile inen komandoları gördüğümüzde hayret eder ve alkışlarla onları tebrik ederiz.
Acaba bir örümcek, komandonun yaptığı işten daha mükemmelini yapmıyor mu? Ördüğü ipek iplik ile bir çırpıda aşağıya iner ve bir çırpıda yukarıya çıkar. Bir komando asla örümceğin hızına yetişemez, belki de örümceğe ancak bir çırak olabilir. Örümcek avını avlamak için kendini iplikle ağaca bağlar ve avının üstüne atlar. İpliği, hem kendini hem de avını taşıyacak kuvvettedir. Avları ağına yapışırken, o ayağına sürdüğü bir sıvı ile ağına yapışmaktan kurtulur.
Örümcekte olduğu gibi, şu âleme dikkat ile baktığımızda görürüz ki: Her bir mahlukun kendine ait bir vazifesi ve kendine mahsus hayat şartları vardır. O mahluk dünyaya gelir gelmez hemen o vazifeyi görmeye başlıyor ve hayat şartlarıyla da tam bir uyum sağlıyor. Âdeta başka bir âlemde terbiye edilmiş gibi vazifesinde asla şaşırmaz ve bir an bile geri kalmaz. İşte bu hâl ispat eder ki: Onları terbiye eden, onlara vazifelerini öğreten ve onları hayat şartlarına muvafık kılan, perde arkasında bir zat vardır. O zatın varlığı kabul edilmeksizin göz önündeki bu terbiyeyi izah etmek, asla mümkün değildir.