Video Metni:
Bu eserde öyle bir ibadetten bahsedeceğiz ki; o, Cennet’teki Reyyan kapısının anahtarıdır. Reyyan kapısı onun ile açılır. Kim onu işlese, Allah onun yüzünü Cehennem’den 70 yıl uzaklaştırır. Kim onu tutsa, geçmiş günahları affolunur. O, Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır. Sabrın yarısı; şehvetin yok edicisidir. Onun sahibi dua etse, duası kabul olur. O öyle bir ibadettir ki, onun mükafatını ve sevabını Allah’tan başka kimse bilmez. Daha onun hakkında söylenecek birçok söz var…Merak mı ettiniz, hangi ibadettir diye… O halde hemen söyleyelim, oruç…
Cenab-ı Hak, Bakara suresinin 183. ayet-i kerimesinde: “Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlere oruç farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır. Umulur ki takva sahiplerinden olursunuz.” buyurarak bizlere orucu emretmiştir. Lakin bu emr-i ilahiyeye rağmen bir kısım insanlar orucu terk etmekte, hatta terkten de öteye giderek orucu küçümsemekte ve mübarek Ramazan ayında sokaklarda açıkça yiyip içmektedir. Bu nasıl iştir, anlamakta güçlük çekiyoruz. Kendine Müslüman diyen bir kişi, orucunu nasıl terk eder! Hadi terk etti, bu günahını, sokaklarda çay-sigara içip, yemek yemekle nasıl ifşa eder! Hadi insanlardan utanmıyor diyelim; peki, Rabbinden de mi utanmıyor!
Biz düşündük ki, oruç tutmayan bu kardeşlerimiz belki de orucun kıymetini bilmiyorlardır. Kimse onlara orucun kıymetini ve Allah indindeki makbuliyetini anlatmamıştır. Bu sebeple istedik ki, orucun fazileti hakkındaki hadis-i şeriflerden bir eser derleyelim. Bu eser, hem oruç tutanlara kuvvet versin ve hem de oruç tutmayanlara bir nasihat olsun. Tesir ve inayet Allah’tandır. Cenab-ı Hak bu eseri, oruç tutmayanlara bir şifa ve oruç tutanlara kuvvet yapsın.
Şimdi, ey oruçtan hoşlanmayan nefsim ve ey orucu terk eden arkadaşım! Bak, dinle, Peygamberin (sav) sana ne diyor: Ebu Hüreyre (r.a.) hazretlerinden nakledilmiştir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: Ümmetime Ramazan-ı Şerif ayında beş haslet verilmiştir ki, onlar kendilerinden evvel hiçbir ümmete verilmemiştir.
- Oruçlunun ağız kokusu, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.
- İftar edinceye kadar Melekler onlar için istiğfar eder ve af dilerler.
- Allah-u Teala her gün Cennetini süsler ve sonra ona hitaben şöyle buyurur: “Yakında salih kullarım kendilerinden sıkıntı ve eziyetleri atıp sana varacaklar.”
- O ayda azgın şeytanlar zincire vurulur. Bundan dolayı, başka ayda yaptıklarına o ayda ulaşamazlar.
- Ramazan-ı Şerifin son gecesinde ise oruç tutan kimseler affolunurlar. Bunun üzerine Sahabeler sordular: “Ya Resulallah! O gece Kadir gecesi midir?” Peygamberimiz (sav) şöyle cevap verdi: “Hayır! Lakin çalışan kişinin ücreti, işini bitirdiği zaman verilir.” (Ahmed İbni Hanbel: 2/292)
İşittin mi, ey oruçtan hoşlanmayan nefsim ve orucunu tutmayan arkadaşım, oruç ne makbul bir ibadetmiş. Şimdi sana soruyorum ey nefsim: Oruçluyken ağzımın kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha güzelmiş. Melekler affım için istiğfar eder, af dilermiş. Allah-u Teala Cenneti benim için süsler ve Cenneti benimle müjdelermiş. Ramazanın son gecesinde ise bütün günahlarımı affedermiş.
Böyle bir mükafat az mıdır? Melekelerin affın için dua etmesini ve Rabbinin seni affetmesini istemez misin? Eğer istemiyorsan müslüman ismine layık olur musun?
Hz. Sehl (r.a.)’dan nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Cennet’te er-Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer; oruç tutanlardan başka hiç kimse oradan giremez. Kıyamet gününde: “Oruç tutanlar nerede?” denilir. Oruç tutanlar ayağa kalkarlar ve o kapıdan girerler. Onlardan başka hiçbir kimse oradan giremez. Onlar girdiği zaman da kapı kapatılır, artık bu kapıdan hiç kimse giremez. (Buhari, savm:4, 2/ 226; Müslim, sıyam:166; Nesei, sıyam:43, Tırmizi, savm: 55)
Şimdi söyle ey oruçtan hoşlanmayan nefsim! Reyyan kapısından Cennet’e girmek istemez misin? Bu dünyada küçücük menfaat için her zorluğa katlanıyor ve en ağır işlerde üşenmeden çalışıyorsun. Acaba, Reyyan kapısından Cennet’e girmek az bir mükâfat mıdır ki, bu mükâfatı sana kazandıracak oruca karşı nazlanıyor ve orucunu tutmuyorsun? Hem zannediyor musun ki, tutmadığın orucun hesabı sana sorulmayacak? Zannın buysa, çok yanılmışsın. Hesabı sana sorulacak, hem de çok acı sorulacak. Gel, menfaatli yolu, zararlı yola tercih et ve bugün orucuna başla. Tutmadığın günleri de kaza ederek Rabbinden af dile!
Ebu Hüreyre (r.a.) hazretlerinden nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Her kim ruhsatsız ve hastalıksız olarak Ramazanda bir günün orucunu yerse, bütün bir ömür oruç tutsa da onu ödemiş olmaz.” (Tırmizi, savm: 27; Ebu Davud, savm:38; İbni Mace, sıyam:14) )
İşittin mi ey orucunu yiyen kardeşim! Mazeretsiz olarak terk ettiğin oruca karşılık bütün ömrünü oruçla geçirsen, tutmadığın günü ödemiş olmazsın. Şimdi anladın mı, ne büyük bir zarardasın. Belki kendi kendine diyordun ki: “Bu tutmadığım günleri ileride kaza ederim.” Bu sözün ne kadar yanlışmış, anladın mı? Evet, belki kaza ve istiğfar ile borcun üzerinden düşer; ama bir ömür boyu bile oruç tutsan, Ramazandaki bir günün sevabını alamazsın.
Abdullah İbni Amr (r.a.) hazretlerinden nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Oruç ve Kur’an kıyamet gününde kula şefaat edeceklerdir. (O gün) Oruç der ki: “Ey Rabbim! Ben onu gündüzleri yemekten ve şehvetlerinden men ettim. Onun için beni onun hakkında şefaatçi kıl.” Kur’an da şöyle der: “Ben onu geceleri uykusuz bıraktım. Beni de onun hakkında şefaatçi kıl.” (Ahmed İbni Hanbel: 2/174)
Ey oruçtan hoşlanmayan nefsim ve orucunu tutmayan arkadaşım! İstemez misin, oruç ve Kur’an, yarın hesap günü sana şefaatçi olsun; onların şefaatiyle günahların affedilsin ve Cennet’e giresin. Peygamberlerin dahi “nefsim, nefsim” Ya Rabbi beni kurtar, beni muhafaza et” dediği bir günde böyle makbul şefaatçileri bulmak ne büyük bir nimettir, bunu anlamıyor musun? Yoksa kalbin mi ölmüştür ki, bu hadisler seni heyecana getirmiyor? Gel, şu kısa günün zahmetine katlan. Belki bu amelin hürmetine Allah-u Teâlâ bütün günahlarını affeder ve seni Cennet’ine koyar.
Hz. Cabir (r.a.)’dan nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Şüphesiz oruç, kulun kendisiyle Cehennem’den korunduğu bir kalkandır. (Allah-u Teâlâ buyurur ki) Oruç benim içindir ve onun karşılığını ben vereceğim. (Ahmed İbni Hanbel: 3/396)
İşittin mi ey orucunu tutmayan kardeşim! Oruç, Cehennem ateşine bir kalkanmış. Yoksa böyle bir kalkana ihtiyacın mı yok? O gün Cehennem ateşine karşı neyle korunacaksın. Gel, bugün bu kalkanı eline al. Al ki, Cehennem ateşiyle arana girsin.
Yine başka bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: Oruçlunun uykusu ibadet, susması tesbihtir. Onun ameli kat kat edilmiş ve günahı affedilmiştir. (Abdullah İbni Evfa hazretleri nakletmiştir. Ali el-Muttaki, Kenzül Umman:8/443)
Şimdi orucun ne kadar büyük bir ibadet olduğunu anladın mı? Bir bedene girse; kişinin uykusunu ibadet, susmasını tesbih yapıyor. Amelini kat kat edip, günahlarını siliyor. Böyle bir ibadete kişi nasıl yüz çevirir ve yüz çevirene nasıl insan denilir?
Hz. Ali (r.a.)’dan nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Oruç, her kimi, canının istediği yemek ve içmekten alıkoyarsa, Allah-u Teala ona Cennet meyvelerinden yedirir ve Cennet şarabından içirir. (Ali el-Muttaki, Kenzül Umman:8/456)
Ey oruç tutmaktan hoşlanmayan nefsim ve oruç tutmayan arkadaşım! Bil ki, her şeyin bir ücreti vardır. Cennet meyvelerinden yemenin ve Cennet şarabından içmenin bir ücreti de oruç tutmaktır. Yoksa sen, ücretini vermeden, o meyvelerin sana ikram edileceğini ve o şaraptan sana içirileceğini mi zannediyorsun. Zannın buysa, çok yanılmışsın. Bu meyveler ve nimetler, ancak ücretini dünyada ödeyenler içindir. Eğer bu nimetlere ve daha fazlasına kavuşmak istiyorsan, gel, bugün ücretini öde. Ve bil ki, ödeyeceğin ücret çok azdır. Lakin Rahim ve Kerim olan Rabbimiz, o azı bizim için çoğaltır ve hak etmediğimiz halde bizleri Cennetine sokar.
Seleme İbni kayser (r.a.) hazretlerinden nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Her kim Allah rızası için bir gün oruç tutarsa, Allah-u Teâlâ onu, yavru iken yuvadan uçarak uzaklaşıp, ihtiyarlayarak ölen karga kadar Cehennem’den uzaklaştırır. (Ali el-Muttaki, Kenzül Umman:8/558)
Ey oruçtan hoşlanmayan nefsim, hadisi işittin. Bir gün Allah rızası için oruç tutsan Cehennemden uzaklaştırılıyorsun. Bu uzaklaştırılmanın miktarı da, yavru iken uçmaya başlayıp ölünceye kadar uçan bir karganın katettiği yol kadar. Yahu ey nefsim, daha ne istersin. Böyle bir mükâfat sana yetmiyor mu ki, oruca karşı tembellik yapıyor, tutsan da bin nazla tutuyorsun.
Ey nefsim ve ey orucunu terk eden arkadaşım! Eserin başından beri sizlerle konuşuyor ve sizlere nasihat ediyoruz. Hâlâ insafa gelmediyseniz, eserin bu son bölümünde sizleri hadis-i şeriflerle baş başa bırakmak istiyoruz. Çıkartın aradan bizi, kapatın gözlerinizi ve gelecek hadis-i şerifleri bizzat Peygamber Efendimizden dinliyormuş gibi dinleyin. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
Allah-u Teâlâ buyurdu ki: “Âdemoğlunun işlediği her hayır iş kendisi içindir. Fakat oruç öyle değildir. Oruç sırf benim için yapılan bir ibadettir. Onun mükâfatını da ben veririm.” Buna devamla Peygamberimiz şöyle buyurdu: Oruç bir kalkandır. Herhangi biriniz oruçlu olduğu zaman artık kötü söz ve fiil yapmasın. Düşmanlık da yapmasın. Eğer bir kimse ona söver yahut onunla dövüşürse, derhal: “Ben oruçlu kimseyim.” desin. Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağzının kokusu Allah indinde misk kokusundan daha hoş ve daha temizdir. Oruçlunun sevinip neşeleneceği iki sevinci vardır. Birisi iftar vaktince orucu bozduğu zaman, öbürü de Rabbine kavuştuğu zaman orucun mükâfatı ile sevinir. (Ebu Hüreyre hazretlerinden nakledilmiştir. Buhâri, savm:9; Müslim, sıyam:164, Ebu Davud, savm:25)
Her kim Ramazan orucunu, inanarak ve mükâfatını yalnız Allah’tan umarak tutarsa, geçmiş günahları affedilir. (Ebu Hüreyre hazretlerinden nakledilmiştir. Buhâri, iman:28; Müslim, sıyam:3, Ebu Davud, savm:57)
Ka’b İbni Ucre anlatıyor: Bir kere Efendimiz (sav): “Minberi hazır edin.” dedi. Biz de hazırladık. Bir basamak çıkınca “Âmin” dedi. İkinci basamağı çıkınca yine “Âmin” dedi. Üçüncü basamağı çıkınca yine “Âmin” dedi. Minberden inince, biz: “Ey Allah’ın Resulü, bugün senden evvelce duymadığımız bir şey duyduk.” dedik. O zaman Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Cebrail (as) bana görünerek: “Ramazana yetişip de affolunmayan Allah’ın rahmetinden uzak olsun.” dedi. Ben de “Âmin” dedim. İkinci basamağa çıktığımda: “Sen, yanında anılıp da sana salât-u selam okumayan Allah’ın rahmetinden uzak olsun.” dedi. Ben de “Âmin” dedim. Üçüncü basamağa çıktığımda: “Bir kişinin ana-babasının ikisi veya biri yanında yaşlanır da onu Cennet’e sokamazlarsa (yani onların gönlünü hoş ederek Cennet’e giremezse) o kişi de Allah’ın rahmetinden uzak olsun.” diye beddua da bulundu. Ben de “Âmin” dedim. (Hakim, Müstedrek:4/153)
Her kim Allah yolunda (cihat yolunda) bir gün oruç tutarsa, Allah onun yüzünü Cehennem’den yetmiş yıl uzaklaştırır. (Buhâri, Cihad:36; Müslim, Sıyam:167)
Ebu Ümame hazretleri şöyle der: Ben bir kere Efendimiz (s.a.v.)’e gelerek: “Ya Resulallah, beni Cennet’e girdirecek bir amel emret.” dedim. O da: “Oruca devam et, çünkü onun eşi yoktur.” buyurdu. İkinci defa gelip aynı şekilde sorduğumda, yine: ““Oruca devam et, çünkü onun eşi yoktur” buyurdu. (Ali el-Muttaki, Kenzül umman:8/583)
Daha nakledebileceğimiz o kadar çok hadis-i şerif var ki… Lâkin anlayana bu kadar kâfidir. Fazlasını isteyen kaynak eserlere müracaat edebilir. Yok, anlamıyorsa ve hayırdan nasibi yoksa biz ne yapalım, elden ne gelir ki… Hidayet elimizde değil ki, ona hidayet verelim. Onun için yapabileceğimiz tek şey, Rabbimizden hidayetini istemektir.
Cenab-ı Hak bu eseri, günahlarımıza kefaret yapsın. Bu eserin yapımında ve yayılmasında hizmet eden bütün kardeşlerimizden ebeden razı olsun ve onlara bir ömür boyu oruç tutma sevabı versin. Âmin.