Video Metni:
A-Sahabe Efendilerimizin tevessül ettiğine dair vereceğimiz 2. örnek, Malik ed-Dar tarafından nakledilmiştir. O şöyle anlatıyor: Hz. Ömer devrinde halk şiddetli bir kuraklığa maruz kalmıştı. Derken bir adam Peygamber Efendimiz (asm)’ın kabrine gelerek: “Ya Resulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldular.” dedi. Bunun üzerine rüyasında o adama şöyle denildi: “Ömer’e git, ona selam götür, halkın suya kavuşacağını haber ver ve ona şöyle de: “Senin vazifen, iyi muamelede bulunmak, adil olmak ve güzel hareket etmektir…” Adam derhal giderek durumu Hz. Ömer’e bildirdi. Bunun üzerine Hz. Ömer ağladı ve sonra şöyle dedi: “Rabbim, üstesinden gelemediğim şeyler hariç, çaba sarf etmekten geri durmuyor ve elimden geleni yapıyorum.”
B- Bu hadisenin kaynağı hakkında bilgi verirsen sevinirim. Biliyorsun söz kuvvetini kaynağın kuvvetinden alıyor.
A- Doğru diyorsun. Şimdi, bu rivayeti nakleden hadis imamlarına bakalım. Bu haberi bu şekliyle nakleden hadis imamları şunlarıdır: 1- İmam Buhari, 2- İmam Beyhaki, 3- İmam Subki, 4- İbni Ebu Heysemi, 5- İbni Ebi Şeybe, 6- İbni Asakir, 7- İbni Hacer 8- Büyük müfessir İbni Kesir… Bütün bu hadis imamları, haberin senedinin sahih olduğunda ittifak etmişler ve eserlerinde bu hadiseyi nakletmişlerdir. Hadisin senedi; İbnü Ebi Şeybe, Ebu Muaviye, A’meş, Ebu Salih Zekvan ve Malik ed-Dar yoluyla gelmiştir. Senedi sahihtir. İbni Hacer hazretleri, yağmur isteyen kişinin Bilal İbni Haris olduğunu nakletmiştir.
B- Bu kadar muhaddisin sahih olduğunda ittifak etmesi hadisenin doğruluğunu göstermeye yeterlidir bence.
A- Evet kaynak çok kuvvetli. Bu hadisede, Hz. Ömer’in tavrına da dikkat çekmek istiyoruz: Peygamberimize yağmur için tevessül eden Bilal İbni Haris, olayı Hz. Ömer’e anlattığında, Hz. Ömer onun tevessül etmesine karşı çıkmamış; aksine ağlayarak Cenab-ı Hakka dua etmiştir. Hz. Ömer ve diğer Sahabelerin, şirk olan bir hususta sessiz kalmaları düşünülemez.
B- Eğer tevessül şirk olsaydı, Hz. Ömer, tevessül eden Bilal İbni Haris’e şiddetli bir şekilde kızar ve onu bu amelinden men ederdi.
A- Ancak gördüğümüz gibi men etmemiştir. Bu da Hz. Ömer’in tevessüle sükutî olarak cevaz vermesidir. Şimdi, tevessül şirktir diyenlere şunu soruyorum: Hz. Ömer ve Bilal İbni Haris, tevessülün şirk olduğunu anlayamadılar ve şirke girdiler; ama siz ince zekanızla bunun şirk olduğunu hemen anladınız, öyle mi?
B- Şu an hayretim bir kat daha arttı. Evet, tevessül şirk diyenler. Hz. Ömer’den daha mı alim acaba?
A- Yine İmam Buhari, İbni Hacer, İmam Beyhaki ve diğer allameler, şirk olan bir ameli, halis tevhid zannetti; ama bunlar bunun şirk olduğunu hemen anlayıverdiler; eee, tabi bunlar onlardan daha üstün, daha zeki, öyle mi?…
B- Yani ezberlerinde yüz binlerce hadis-i şerif olan hadis hafızları tevessülün şirk olduğunu fark edemiyor, Ama bunlar gibi hadislere ehemmiyet vermeyenler bunun farkına hemen varabiliyor.
A- Şimdi bunlara diyorum ki aklınızı başınıza alın; siz “tevessüle şirk” dediğinizde, bütün bu hadis alimlerini müşrik olmakla, şirkle tevhidin arasını ayırt edemeyecek kadar cahil olmakla itham ediyorsunuz… Bu cinayeti işleyen kişiye ne denilir ve ben ne diyeyim…
B- Onları ancak Allah’a havale etmek lazım bence.
A- Ayrıca onlara şunu da sormak istiyorum: Hep diyorlar ki: “Sahabeler tevessül etmemiştir, bize ulaşan bir haber yoktur…” İşte haber, işte sahabe, işte bu haberi nakleden hadis imamları… Hani yoktu…
B- Hadis ilmi okumazlarsa, tabi onlara göre yoktur. Önlerine gelen hadisleri de uydurma diyerek tek kelime ile inkâr edebiliyorlar.
A- Bak, imamları olan İbni Teymiye bile, zikrettiğimiz bu hadiseyi inkar edememekte ve “iktizâu-s sırati-l müstakim” isimli eserinde şöyle demektedir: “Kuraklık olduğu zaman birisi Peygamberimizin kabrine geldi ve kuraklık hakkında şikayet etti. Daha sonra peygamberimizi rüyasında gördü. Peygamberimiz ona: “Ömer’e git ve yağmur namazı kılmasını söyle” buyurdu. Buna benzeyen birçok sahih rivayet mevcuttur. Bazı kimseler Resulullah’tan veya ümmetine mensub salih bir şahsiyetten dilemişler ve bu dilekleri yerine gelmiştir. Bu da çok görülen bir olaydır. Şunu bilmek gerekir ki, Resulullah’tan ve onun ümmetinden olan salih bir şahsiyetten bu dileklerin karşılanmış olması, söz konusu dileklerde bulunmanın müstehab olduğunu göstermez. Böyle bir dileğin yerine gelmesi, başında dua edilen mezardaki ölünün kerameti olarak sayılabilir…”
B- Bu sözü gerçekten İbni Teymiye mi söylüyor.
A- Aynen, İmamları olan İbni Teymiye bile bu hadiseyi inkar edemiyor, hatta Peygamber Efendimize ve salih kişilere yapılan tevessül neticesinde, istenilen şeye ulaşmanın çok görülen bir şey olduğunu ve bunun kabirde yatan zatın bir kerameti olduğunu kabul ediyor. Ancak daha sonra yanılarak, böyle çokça tevessül edilmesi, bu işin müstehab olduğunu göstermez diyerek yanlış bir hükme varıyor. Yani Hz. Ömer’e ve Sahabelere “yaptığınız yanlıştır” diyecek kadar ileri gidiyor…
B- Demek, naklettiğimiz olayın vukuunda hiçbir şüphe yoktur. İbni Teymiye dahi bunu kabul etmek zorunda kalmıştır.
A- Evet. Bu izahları hadiseyi inkar edememesine delildir. Şimdi, bizi seyredenlerin karar vermesi gereken bir mesele var. O mesele şudur: Bir yerde hem Peygamberimize tevessül eden, hem de tevessül edeni kınamayan Sahabeler var. O sahabeler ki, şirk olan bir amel karşısında aslan kesilirler… Diğer yanda ise, Sahabeyi şirke düşmekle itham eden ve tevessüle şirk diyen bid’a ehli var… Bizi seyredenler artık bir seçim yapsın, tevessüle şirk diyenler mi doğru, yoksa Sahabe Efendilerimiz mi?
B- Biz Sahabeler diyor ve onların yolundan gidiyoruz…
A- tevessül şirk diyenlere tabi olanlar, siz kimlerin yolunu terk ettiğinizin ve kimlerin peşinden gittiğinizin farkında mısınız?
B- Artık seçim onlara ait; bizden sadece uyarmak var.
A- Yarın mahşer günü, kimse bizi uyarmadı demesin, bizim yakamıza yapışmasın. Sahabenin uygulamasına dair 2. örneğimizi de bu şekilde tamamladık. Bir sonraki videoda 3. örneği nakledeceğiz.