Video Metni:
A- Tevessülün caiz olduğuna dair 3. Kur’an delilinde, Hz. Musa (as)’ın kavminin Hz. Musa’ya yaptıkları birçok tevessülü göstereceğim. Birazdan da göreceğin gibi, kavmi, Hz. Musa’ya birçok hususta tevessül etmiş ve Hz. Musa da bu tevessüllerin tamamını kabul etmiştir.
B- Yani İsrailoğulları isteklerine ulaşmak için Hz. Musa (a.s) ı aracı yaptı. Hz Musa da bunu kabul etti öyle mi?
A- Aynen öyle. Mesela: Bakara suresinin 61. ayet-i kerimesinde ; kavmi, Hz. Musa’ya gelerek, “Ey Musa” “Biz tek bir taama (yiyeceğe) sabredemeyiz Rabbine bizim için dua et” Bizim için yeryüzünün bitirdiklerinden çıkarsın” demişlerdir.
Gördüğün gibi, kavmi, Hz. Musa’ya: “Rabbine bizim için dua et” diyerek tevessül etmiştir. Bu bir tevessüldür.
Onların bu tevessülüne karşı Hz. Musa onları şirk ile itham etmemiş ve “Öyle ise bir şehre inin, kendiniz için istediğiniz şeyler orada elbette vardır” demiştir.
Ayette geçen “tek bir taama sabredemeyiz” ifadesiyle de daha önce yaptıkları başka bir tevessüle işaret edilmiştir. Şöyle ki: Kavmi, Hz. Musa’ya gelerek: “Rabbine dua et, Rabbin bizi rızıklandırsın” dediklerinde, Hz. Musa bu tevessülü kabul ederek kavmi için dua etmiş ve Bakara suresinin 57. ayet-i kerimesindeki “Biz size bıldırcın ve kudret helvasını indirmiştik” beyanıyla, onlara gökten bu iki yiyecek indirilmişti.
Daha sonra kavmi etten ve tatlıdan bıkınca tekrar Hz. Musa’ya tevessül ederek: “Rabbine bizim için dua et, bizim için yeryüzünün bitirdiklerinden çıkarsın. Biz tek bir taama yani bıldırcına ve tatlıya sabredemeyiz” demişlerdi…
B- Evet yeryüzünün bitirdiklerinden çıkarması için bizzat kendileri de dua edebilirlerdi. Acaba israiloğulları da mı yanlış yaptı diyeceğim ama Hz. Musa (as) da bu isteklerini kabul edip dua ediyor gerçekten.
A- Hem bu sadece bir defa da olmuyor. Bir çok kez tekrar edilen bir şey. Kavminin, Hz. Musa’ya yaptıkları başka bir tevessül de, su için Allah’a dua etmesini istemeleridir. Hz. Musa (a.s) bu tevessülü de kabul etmiştir. Bakara suresinin 60. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulur: Bir vakit Musa kavmi için su istemişti.”Biz de demiştik ki, asan ile taşa vur. Ondan on iki göz pınar fışkırmıştı.” Gördüğünüz gibi, ayetin beyanıyla, Hz. Musa (a.s), kavminin su için yaptığı tevessülü kabul ederek Allah’tan su istemiş, Allah’u Teala da onun duasının bereketiyle suyu onlara ihsan etmiştir…
B- Yani suyu kendileri istemiyorlar. Hz Musa (a.s) ı bu işe aracı yapıyorlar ve Hz Musa onları reddetmediği gibi Cenab-ı Hak da bu sözlerinden dolayı onları uyarmıyor.
A- Aynen öyle Allah’ın uyarmadığı ve dualarını kabul ettiği Hz. Musa’nın bir sakınca görmediği bir şeyde nasıl oluyorsa siz bir yanlış görüyorsunuz. Ve bu işi şirk olarak nitelendiriyorsunuz. Tevessül şirktir diyenler bu sözleriyle nasıl bir cinayet işliyorlar görüyorsun.
Kavminin, Hz. Musa’ya yaptıkları başka bir tevessül de güneşten korunmak için Allah’a dua etmesini istemeleridir. Hz. Musa bu tevessülü de kabul etmiş ve duasının bereketiyle, gölge yapacak beyaz bir bulut kavmine gönderilmiştir. Bu, Bakara suresinin 57. ayet-i kerimesinde: “Biz beyaz bir bulutu sizin üzerinize gölge yaptık” ayetiyle beyan buyrulmuştur…
Kavminin, Hz. Musa’ya yaptıkları bir başka tevessül de Bakara suresinin 67. ayet-i kerimesiyle başlayan kıssada zikredilir. Bir cinayet olayında katilin bulunması için Hz. Musa’ya tevessül ederler ve bir çok hususta Hz. Musa’ya gelerek: “Bizim için Rabbine dua et…” diyerek Hz. Musa’ya birçok kere tevessül ederler. Hz. Musa da her bir tevessülü kabul ederek kavminin isteğini yerine getirir…
Kavminin, Hz. Musa’ya yaptığı başka tevessüller de vardır. Biz bu kadarıyla yetinelim. Meselemiz, Hz. Musa’nın kavminin, Hz. Musa’ya tevessül ettiğini göstermektir. Verdiğimiz örnekler meselemizin ispatı için kafidir. Dilersen detaylı bilgi için, tefsir kitaplarına müracaat edebilirsin…
Şimdi, tevessüle dair beyan ettiğimiz bu ayet-i kerimeler üzerinde biraz tahlil yapalım ve tevessülü inkâr edenlere bazı sorular soralım…
Tevessülü inkar edenlere soracağımız soru şu: Bakara suresinin 61. ayet-i kerimesinde beyan edilen; kavminin, Hz. Musa’ya gelerek: “Ey Musa, biz tek bir taama sabredemeyiz. Bu sebeple Rabbine bizim için dua et” demeleri bir tevessül değil midir? Bu, güneş gibi apaçık bir tevessüldür. Zira tevessül, kişinin, isteğine ulaşabilmesi için, kendi ile Allah arasına salih bir kulu koymasıdır. Hz. Musa’nın kavmi de bunu yapmış ve kendileriyle Allah arasına Hz. Musa’yı koymuşlardır. Bu, tevessül değil de nedir?…
B- Doğru diyorsun eğer tevessül caiz olmasaydı, Hz. Musa onlara şöyle derdi: “Bana tevessül etmeyin, Allah ile aranıza beni sokmayın. Bu şirktir…”
A- Evet, tevessül haram olsaydı Hz. Musa böyle derdi. Ancak dememiş ve onların tevessülünü kabul etmiştir.
Şimdi soruyorum ey tevessül inkarcıları! Hz. Musa gibi ululazim bir peygamber, neyin şirk, neyin iman olduğunu bilmiyor muydu? İmanla şirkin arasını ayırt edemeyecek kadar -hâşâ- cahil miydi? Tevessül şirk olsaydı, Hz. Musa onların tevessülünü kabul eder miydi? Haydi, faraza hata etti, kabul etti, diyelim; bu durumda Allah’ın onu uyarması gerekmez miydi?.. Ama bırakın Allah’ın uyarmasını, Allah-u Teala Hz. Musa’nın, kavmi için yaptığı her bir duayı kabul etmiş ve kavminin tevessül ederek istediği her şeyi, Hz. Musa hürmetine onlara ihsan etmiştir.
Kavmi, Hz. Musa’ya su için tevessül etmiş, Hz. Musa bu tevessülü kabul ederek Rabbinden su istemiş, Cenab-ı Hak da onun duası hürmetine taştan 12 göz pınar fışkırtmıştır…
Kavmi, yine Hz. Musa’ya yiyecek için tevessül etmiş, Hz. Musa bu tevessülü kabul ederek Rabbinden yiyecek istemiş, Cenab-ı Hak da onun duası hürmetine gökten bıldırcın ve kudret helvası indirmiş, yeryüzünden de farklı nebatatı bitirmiştir…
Kavmi, yine Hz. Musa’ya gölge için tevessül etmiş, Hz. Musa bu tevessülü kabul ederek Rabbinden gölge istemiş, Cenab-ı Hak da onun duası hürmetine beyaz bir bulutu onlara gölge yapmıştır… Ve kavmi, Hz. Musa’ya daha birçok kere tevessül etmiş ve Hz. Musa bu tevessüllerin tamamını kabul ederek Rabbine dua etmiş ve Allah-u Teala da onun duası hürmetine kavminin isteğini yerine getirmiştir.
B- Şunu itiraf ediyorum ki diğer deliller beni gerçekten sarsmıştı ama şimdi fikrimin ne kadar yanlış, hatta yanlıştan da öte büyük ve çirkin bir iftira olduğunu kabul ediyorum. Bana doğruyu gösterdiği için Rabbime hamdediyor ve beni affetmesini istiyorum.
A- Aminnn Rabbim seni sevdiği kullarının hürmetine affetsin.
B- Aminn Amin aminnn.
Ya hu, biz hiç Kur’an okumamışız? Doğrusu bu tevessül şirktir sözü bana da ait değildi. Dinlediğim ve kitaplarını okuduğum birkaç zatın etkisinde kalıp söylediklerini mantıklı görmüştüm. Ama onlar bu ayetleri bilmiyorlar mı? Bu kadar tevessülü gördükten sonra nasıl oluyor da “tevessül şirktir” diyebiliyorlar. Hadi ilminiz yok, iyi de, aklınızda mı yok? Zira biraz aklı olan, bu kadar ayetten tevessülün caiz olduğu hükmünü çıkarabilir. Gerçekten büyük bir şok yaşıyorum şu an. Bunların başka bir derdi mi var? Başka bir cereyan hesabına mı çalışıyorlar acaba? Bile bile bunu nasıl yapabilirler ki …?
A- Her ne ise, onların hesabı Allah’a kalmıştır. Allah’ın huzurunda, bu ümmetin imanını bozmanın hesabını elbette vereceklerdir. Şimdi bak, tevessül inkar edildiğinde neyi kabul etmek zorunda kalıyorlar…
Tevessül şirktir” diyen bir kimse, Hz. Musa’yı şirke ortak olmakla itham etmesi gerekecektir. Zira günaha rıza günah, şirke rıza ise şirktir. Eğer tevessül şirkse, Hz. Musa, kavminin tevessülüne razı olduğu için -haşa, yüz bin defa haşa- O da şirke düşmüştür. Ey ehli sünnetin yolunu terkedenler, Hz. Musa’nın şirke düştüğünü kabul edebiliyor musunuz?… “Yok, edemem” derseniz, o zaman tevessülü nasıl şirk kabul ediyorsunuz? Nasıl bir çıkmaz da olduğunuzun farkına vardınız mı?
B- Hem mesele sadece Hz. Musa’nın, kavminin tevessülünü kabul etmesi de değil ki. Ayrıca Allah-u Teala da Hz. Musa’nın tevessülünü kabul ederek kendisine dua etmesinden razı olmuş ve Hz. Musa’nın duasına icabet etmiştir.
A- Evet Tevessül şirk olsaydı, Allah’ın Hz. Musa’yı uyarması gerekmez miydi? Yoksa Allah da mı şirke rıza göstermiş? Yani -haşa, milyon kere haşa- Hz. Musa tevessülün şirk olduğunu anlayamadı, Allah bilemedi de tevessülün şirk olduğunu siz mi bildiniz.
Biz bu sözleri söylerken titriyoruz, ancak bu kimselerin itikadının nasıl bir neticeyi verdiğini göstermek için bu sözleri korka korka söylüyor ve Rabbimizden af diliyoruz. Peki sizler, itikadınızın sizi ulaştırdığı bu neticeden dolayı korkmuyor musunuz? Ve hala tövbe etmeyecek misiniz? Kalbiniz bu kadar mı ölmüş; ve insafınız bu kadar mı kurumuş… Sizleri Allah’a havale ediyor ve tevessülün caiz olduğuna dair 3. Kur’an delilimizi de burada tamamlıyoruz. Şimdi 4. delilimize geçelim…