Video Metni:
A- Tevessülün caiz olduğuna dair nakledeceğimiz bu 3. hadis-i şerifte, bizzat Peygamber efendimiz (A.s.m) ‘ın diğer peygamberle tevessül ettiğini göstereceğiz.
B- Yani, Kendinden önceki peygamberlere tevessül ediyorsa sanki gaibte olana tevessülden bahsediyorsun. Yanılıyor muyum?
A- Hayır yanılmıyorsun doğru diyorsun. Enes bin Malik hazretlerinin rivayet ettiği bu hadis-i şerifi İmam Taberani “Mu’cemul kebir” ve “Evsat” da; Heysemi, “Mecmau-z zevad” da; Ebu Nuaym da “Hilyetü-l enbiya”da zikretmişlerdir.
Hadis-i şerif şöyledir: Haşim oğlu Esed kızı Fatıma (r.anha) vefat edince, Peygamberimiz (s.a.v) Üsame İbni Zeyd’i, Eyyübe-l Ensari’yi, Hz. Ömer’i ve bir köleyi kabrini kazdırmak için çağırttı. Onlar kabrini kazarlarken kabrin lahid denilen kısmına gelince, Peygamberimiz eliyle onun lahdini kazdı, toprağını eliyle çıkardı ve kazma işi bitince kabrin içine girerek şöyle dedi: O Allah ki, diriltir ve öldürür. O, ölümsüz olan diridir, Esed’in kızı Fatıma annemi affet, Ona hüccetini telkin et, yani vereceği cevabı öğret, gireceği yeri ona genişlet…
Hadisin bu bölümüne dikkat! Nebinin ve benden önceki nebilerin hakkı için bunu yap. Şüphesiz sen, Merhamet edenlerin en merhamet edenisin… Gördünüz mü Peygamber Efendimiz (A.s.m) duasında ne diyor?
B- Diyor ki: “Nebinin ve benden önceki nebilerin hakkı için…” Yani peygamberimiz (as), kendinden önceki peygamberlere tevessül ediyor.
A- Hani tevessül caiz değildi… Ayrıca bu hadis-i şerif, az önce dediğin gibi gaibte olana tevessül edilebileceğine de delildir. Zira Peygamberimizin, kendileriyle tevessül ettiği peygamberler vefat etmişlerdir. O halde vefat edenlerle de tevessül edilebilmektedir.
B- Onların ölmüş olması, kendileriyle tevessül edilmesine mani değildir diyorsun yani. Bence de gaibe tevessül olmaz diyenlere hayret ediyorum. Madem yaşarken kıymetli onun hürmetine isteniyor. Ama ölünce ne oluyor, kıymetsiz mi oluyor ki onun hürmetine istenilmesin.
A- Haklısın. Bak bu hadisin sahih olduğu hususunda bir kaç şey daha söyleyeceğim. İbni Hibban ve Hakim hazretleri, Hadis-i şerifin Ravisi olan Ravh İbni Salah’ı hadiste güvenilir görür. O halde hadis, İbni Hibban ve Hakim’in görüşlerine göre sahihtir. O, Hakim hazretleri ki, hadiste zamanının insanlarının imamıydı; Cerh, tadil, ilel ve hadis ilimlerinin hepsinde tam bir marifet sahibiydi. İşte bu Hakim, “bu hadis sahihtir” diyor.
B- Onun bu sözü yanında, zamanımızın hadis inkârcılarının sözü kaç para eder…
A- Ayrıca bu hadisi, İbni Abdilberr, İbni Abbas’tan; İbni Ebi Şeybe de Hz. Cabir’den nakletmişler; Deylemi ve Ebu Nuaym da ayrı ayrı rivayette bulunmuşlardır… Tevessülü inkâr edenler bu hadis karşısında söyleyecek bir söz bulamadıklarından “hadis zayıftır” sözünü uydurmuşlardır. Biz de onlara deriz ki: Zikrettiğimiz görüşleri hadi bir kenara bırakalım ve sizin dediğiniz gibi hadis zayıf olsun, ancak Ahmed bin Hanbel ve Ebu Davud es-Sicistani’ye göre, başka hadis bulunmadığı takdirde ahkâma ait meselelerde zayıf hadisle amel edilir. Kaldı ki, zikrettiğimiz hadis hafızları bu hadisin sahih olduğunu belirtmişler ve eserlerinde nakletmişlerdir…
A- Şimdi soruyoruz: Peygamberimiz (A.s.m) Allah’tan isterken bazen tevessül ediyor. Ölmüş peygamberleri aracı kılıp, onların faydasını umuyor. Onun yaptığını biz niye yapmayalım ve ona caiz olan bize niye caiz olmasın?
B- Sana katılıyorum gerçekten ona caiz olan bize niye caiz olmasın?
A- Konu münasebetiyle şu noktayı da izah etmek istiyoruz: Kabirlere giderek, “bana çocuk ver, eş ve iş ver” şeklinde istekte bulunmak, kabirlere çaput bağlamak, bizzat kabrin kendisine kurban kesmek, kabre karşı secde etmek gibi işler elbette sakıncalıdır ve yanlıştır.
Böyle hareketler kişiyi şirke düşürür. Kişi ilk önce, tevessül ettiği kişinin, Allah’ın dilemesi olmadan hiçbir şeyi yapmaya gücü olmadığını bilmelidir… Kabirlere tevessül iki şekilde caiz olur. Birincisi: Orada yatanın hürmetine istemektir.
B- Yani kişinin: “Ya Rabbi, şu kabirde yatan kulunun hürmetine beni affet” demesi gibi…
A- Aynen bu sözde hiçbir sıkıntı yoktur. İkinci çeşit tevessül ise, Kabirdeki salih zattan kendisi için dua etmesini isteyerek yardım dilemektir. Yani Kişinin, bir Allah dostunun kabri başında şöyle demesi gibi: “Ey Allah’ın velisi, benim için Allah’a dua et, Allah senin duan hürmetine matlubumu bana ihsan etsin…”
B- Bak bunu yeni duyuyorum. Kabirdekiler dua edebilir mi?
A- Kabirdekilerin dua edebileceğine Peygamber efendimizin şu hadis-i şerifi delildir: “Benim hayatım sizler için hayırlıdır, siz bize anlatırsınız biz de size anlatırız. Öldüğüm zaman, ölümüm de sizler için hayırlıdır. Amelleriniz bana arz olunur. Hayrı görürsem hamd ederim, şerri görürsem sizler için Allah’tan mağfiret dilerim…” Bu hadis-i şerifteki, “eğer şerri görürsem, sizler için Allah’tan mağfiret dilerim” ifadesi, Peygamberlerin ölü de olsalar dua ettiklerine delildir.
Bu hadis de Heysemi’nin Mecmeu’z-Zevaid adlı kitabında yer almaktadır. (bk. 9/24) Heysemi, hadisi Bezzar’ın rivayet ettiğini ve senedinde yer alan ravilerin sahih olduğunu belirtmiştir.
B- Peygamberler öldükten sonra dua edebiliyorsalar, elbette Peygamberlerin varisleri olan evliya ve âlimler de derecelerine göre kendisinden dua isteyenlere dua edebilmektedir. Bunda garipsenecek hiçbir şey yoktur o zaman.
A- Tabiki, Hem ölüm bizler için bir son, bir yokluk değildir ki, bunu inkâr edelim. Ölüm, kabir kapısıyla başka bir âleme geçmek için bir terhistir. Dolayısıyla, Allah dostu kulların, izni ilahi ile kabirlerinde dua etmesi son derece makuldür ve hadsiz vukuatla vakidir. Sözü daha fazla uzatmaya gerek de yoktur. 3. hadis-i şerifimizi burada noktalayalım ve şimdi 4. hadise geçelim.