A- Vallahi ne diyeceğimi ve nasıl muhalefet edeceğimi bilemiyorum. Ben seninle münazaraya başlarken seni kolayca mağlup edeceğimi zannediyordum. Ama sen karşıma topla tüfekle değil, âdeta tankla uçakla çıktın. Ben senin anlattıklarını bugüne kadar hiç duymamıştım. İnadım iyicene kırıldı. Hatta daha fazla öğrenmeyi arzuluyorum. Bana başka ayetler de gösterebilir misin?
B- Elbette gösteririm. Nisa suresi 83. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Hâlbuki onu Peygambere ve kendilerinden olan ulu-l emre götürselerdi onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler elbette onu bilirlerdi…”
Bu ayet-i kerimede “sonuç çıkarmaya gücü yetenler” olarak mana verdiğimiz “istinbat” kelimesinin aslı “nebt”tir ki, nebt kuyudan ilk çıkan suyun ismidir. Bir fıkıh âliminin ictihad yaparak hadis ve ayetlerden hüküm çıkarması zorluğu ve güçlüğü bakımından kuyudan su çıkarmaya benzetildiği için “istinbat” diye isimlendirilmiştir.
İşte, “Onlardan istinbat edenler elbette onu bilirlerdi.” ayet-i celilesindeki “onlar” zamiri ulu-l emre râcidir ve ictihada delildir. Demek bu ayetin ifadesiyle istinbat ulu-l emrin sıfatıdır ve Allah-u Teâlâ istinbat yapabilen ulu-l emre müracaat edilmesini bizlere emretmiştir.
Bu ayette geçen, emrin kendilerine götürüleceği kişiler yani ulu-l emr Fahreddin-i Râzi gibi bir allameye göre de ilim ve ictihad sahibi âlimlerdir. Aynı manayı İbni Abidin Hazretleri de nakletmiş ve görüşüne Hz. Ayni’yi delil yapmıştır.
Fahreddin-i Râzi Hazretleri, “Bu ayet dört şeye delalet etmektedir.” der ve şöyle sıralar:
1- Hükmü açıkça belirtilmeyen meselelerde istinbat ve ictihad yapılması gerektiğine,
2- İstinbatın yani ictihadın şer’i bir delil olduğuna,
3- Rasulullah’ın istinbatla görevli olduğuna,
4- Müctehid olmayan avamın -yani bizlerin- fıkhi hükümlerde müctehid âlimleri taklitlerinin vacip oluşuna delalet etmektedir. Zira ayette meselelerin hükümlerine vâkıf olmayanların ehli istinbata yani müctehid âlimlere başvurmaları gereği açıkça beyan edilmektedir.
Bütün bu izahlardan sonra mezhepsizliği tercih ederek, “Ben de istinbat ehliyim.” dersen ben de derim ki:
Ve en önemlisi hadis hafızı olarak 100.000 hadisi senetleriyle birlikte ezbere bilen zatların, İmam Gazalilerin, İmam Rabbanilerin, İmam Serahsilerin, Celalettin-i Suyutilerin cesaret edemediği istinbat ve ictihad işine hangi cesaretle soyunuyorsun?
Sana göstereceğim daha başka ayet-i kerimeler de var. Ancak, konuşmamıza misafir olan dinleyicileri daha fazla sıkmamak için diğer ayet-i kerimeleri nakletmiyorum. Eğer onları da görmek istersen, seyrangah.com sitemize girebilir ve bu videonun altındaki linkten bu eserin e-kitabını indirerek diğer ayetleri inceleyebilirsin.
A- O sayfaya girip diğer ayetlere de bakacağım. Ama aklımda bir şüphe kaldığından değil, bu meseledeki imanımı daha da kuvvetlendirmek için. Çünkü artık bir mezhebe bağlanmanın gereğine inanıyorum. Aslında en başta beni ikna etmiştin, ama inadım beni buraya kadar sürükledi. Kibrim sebebiyle bir türlü teslim olamadım. Ama şimdi teslim oluyor ve beni mezhepsizlikten kurtardığın için sana teşekkür ediyorum. Ancak aklımda mezheplerle ilgili çok sorular var. Bu soruları da yanıtlarsan beni bu hastalıktan iyicene kurtarırsın.
B- Sorularına geçmeden önce, Peygamber efendimizin (s.a.v.) hadis-i şeriflerinden de biraz nakil yapmak istiyorum. Bu hadisler de sana yol gösterecektir. Peygamber Efendimiz (sav) bir âlime uymamızı ısrarla tavsiye etmiş ve kötü âlimlerin şerlerinden bizleri sakındırmıştır. Bu bahisteki hadislerin birkaçı şöyledir:
Efendimiz (sav) kötü âlimlerin şerrinden de bizi birçok hadisiyle uyarmıştır. Birkaç tanesini zikredelim:
Bu hadis-i şerifleri de kulağına küpe yap. Şimdi sıra geldi sorularının cevaplarına… Sor bakalım, inşallah sorularına ikna edici cevapları verir ve seni tam manasıyla bu hastalıktan kurtarırım.
“Neden bir mezhebe bağlanmak zorundayız” isimli kitabı indirmek için tıklayınız (pdf)