Tevessülün caiz olduğuna dair İslam alimlerinin ittifakı
FREE DOWNLOAD (1)
Alternatif Linkler
Original Media Vimeo

Tevessülün caiz olduğuna dair İslam alimlerinin ittifakı

Turn Off Light
More
Report

Report


Video Metni:

A- Eserimizin bu bölümüne kadar, tevessülün caiz olduğunu önce Kur’an ayetleriyle, sonra Peygamber Efendimiz (as)’ın hadis-i şerifleriyle, ve daha sonra da Sahabe Efendilerimizin uygulamalarıyla ispat ettik. Şimdi ise bu konudaki icmaı, yani İslam alimlerinin ittifakını beyan edeceğiz. Zira sabit bir kaidedir ki, bir meselede ihtilaf edilse, söz hakkı, o fennin alimlerine aittir. Büyük bir hastalığın tedavisinde, küçük bir doktorun sözü, büyük bir mimarın sözüne tercih edilir…

B- Madem meselemiz tevessüldür ve tevessül dinin bir meselesidir, o halde bu konuda söz hakkı, müçtehitlerin, allamelerin ve hadis hafızlarınındır.

A- Evet doğru diyorsun. Onların sözü yanında bir başkasının sözü, gök gürültüsü yanında sivrisineğin vızıltısı gibi sönük kalır… Şimdi İslam alimlerinin tevessül hakkındaki sözlerine kulak verelim:

A-Hanefi Mezhebinin İmamı olan İmam-ı Azam hazretleri tevessülü caiz kabul eder. İmam-ı Azam hazretlerinin görüşünü bir sonraki konuda detaylı bir şekilde tahlil edeceğimizden dolayı; burada görüşünün detayına girmiyor ve sadece caiz kabul ettiğini beyanla yetiniyoruz.

B- Yani Hanefi Mezhebinin İmamı olan İmam-ı Azam hazretleri tevessülü caiz kabul ediyor.

A-Evet aynen öyle. Şafi Mezhebinin imamı olan İmam Şafi hazretleri ise bizzat kendi yaptığı tevessüllerden bahsederek şöyle der: Ehli Beyt, yani Peygamberimizin ailesi, benim aracım ve onunla aramdaki vesilemdir. Onların vesilesiyle yarın amel defterimin sağ elimden verileceğini umuyorum. (İmam Şafi, Divan, Lübnan, Beyrut: Daru’l fikir, 2005)

Yine İmam Şafi hazretleri şöyle der: Bir ihtiyacım olduğunda iki rekat namaz kılar ve İmam-ı Azam’ın mezarına gidip orada dua ederdim. Onun bereketiyle ihtiyacım hemen karşılanırdı. (El-Heysemi, el-Hayrtü-l Hisan, 94. Sayfa)

B- Acaba tevessüle şirk diyenler İmam Şafii gibi bir zatın bilmediği birşeyi mi biliyorlar.

A- Doğru diyorsun ne kadar ilginç değil mi. Yine İmam Şafi hazretleri şöyle der: Ben, İmam-ı Azam’ın kabrini ziyarette çok bereket buldum. Her gün onun kabrini ziyaret etmek itikadındaydım. Kendime bir ihtiyaç arız olunca hemen menzilimde iki rekat namaz kılıp onun kabrine giderdim. Onun kabri yanında hacetimi Allah-u Teala’dan dilerdim.

B- Peki O ihtiyacı haceti gerçekleşirmiymiş

A- İmam Şafi hazretleri der ki Aradan çok zaman geçmeden hacetim kaza olurdu. (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i sarih tercümesi, IV, 197)

İmam Şafi’nin talebelerinden Rebi b. Süleyman şöyle anlatır: Bir gün İmam Şafi bana; “Rebi, bu mektubu al, Ahmed b. Hanbel’e götür” dedi. Ben mektubu Ahmed b. Hanbel’e götürdüm. Ahmed b. Hanbel mektubu okuduktan sonra çok sevindi. Üzerindeki gömleği çıkarıp bana hediye etti. Mektubun cevabını İmam Şafi’ye getirdim. İmam Şafi bana: “Sana hediye edilen gömleği alıp seni üzmek istemeyiz. Ancak hiç olmazsa onu bir suya batır ve o suyu bize ver ki, biz de o gömleğin bereketine böylece ortak olalım.” dedi” (İbnu-l Cevzi, Menakibul İmam Hanbel, 609. Sf)

B- Peki bu hadisenin kaynağı nedir?

A- İmam Ahmed ibni hanbel ve İbnu’l Cevzi dir. Dikkat edilecek bir husus, bu kıssayı eserine alıp bize nakleden İbnu’l Cevzi, tevessülü kabul etmeyenlerin en çok itibar ettiği alimlerdendir.

B- Evet gerçekten çok ilginç.

A- Şimdi de Maliki mezhebinin imamı İmam Malik hazretlerinin tevessüle bakışını nakledelim: İbni Humeyd’in bildirdiğine göre, Abbasi Halifesi Ebu Cafer hac ziyaretinde Medine’ye gittiği zaman Hz. Peygamberin kabrine vardığında orada bulunan İmam Malik‘e: “Ya Eba Abdillah, yönümü kıbleye mi dönüp dua edeyim” dediğinde, İmam Malik: “Niçin yönünü Peygamberimizden çevireceksin? Halbuki O, senin baban Adem (a.s)’ın vesilesidir. Bilakis Resulullah’a dön. Onun şefaatini iste.” demiştir.

B- Yani Maliki mezhebinin imamı İmam Malik hazretleri tevessülü caiz kabul ediyor.

A- Evet İmam Malik hazretleri tevessülü caiz kabul edenlerdendir. Hanbeli mezhebinin imamı Ahmed İbni Hanbel hazretleri de tevessül hakkında şöyle der: Yağmur kesilince dua edene, Peygamber Efendimizle tevessülde bulunması müstehaptır. (İmam Mirdavi,el-insaf marifeti’r racih mine-l hilaf)

Ahmed İbni Hanbel’in oğlu Abdullah, babasının Peygamber Efendimizin saçıyla tevessülde bulunduğunu, onu öptüğünü ve suyun içine daldırdığını, kaptaki suyu şifa niyetiyle içtiğini söylemiştir. (ez-Zehebi, Siyeru’l alemi’n-nübela, XIi 212)

B- Yani dört mezhebin imamı tevessülü caiz kabul ediyor.

A- Evet aynen öyle hatta Ebubekir el-Marvazi der ki: Ahmed İbni Hanbel her ibadet ettiğinde Peygamber efendimize tevessül ederek şu sözleri söylerdi: Ey Allah’ım, ben sana senin peygamberinle, rahmet Peygamberin Muhammed (asm)’la dönüyorum. (Mensek)

Gördüğün gibi, Ahmed İbni Hanbel hazretleri, hayatta olmayan Peygamberimize tevessül ediyor.

İbni Teymiye, tevessülü inkar edenlerin imamıdır ve tevessülü inkar onunla başlamıştır. İşte bu İbni Teymiye’nin çokça övdüğü büyük alim İmam Subki, tevessülün müstehab olduğuna dair dört mezhebin naslarını “Şifaü-s sikam fî ziyaret-i hayri-l enam” adlı kitabında geniş olarak açıklayıp kendisi de tevessülü caiz görmüştür. İmam Subki hazretleri bu makamda şöyle der: Şunu bil ki, Peygamber Efendimiz (asm) ile tevessül etmek, ondan istigasede bulunmak, ve Onu Allah’a karşı aracı koymak hem caizdir, hem güzeldir. Ve bunun caiz olması her dindar kimse için bilinen hususlardandır. Tüm dinler arasından da hiç kimse bunu inkar etmemiştir. Bunu inkar İbni Teymiye ile başlamıştır.

Gördüğünüz gibi, İmam Subki’nin beyanına göre, İbni Teymiye’ye kadar hiçbir alim tevessülü inkar etmemiştir. İbni Teymiye Hicri 661’de doğmuştur. Demek Peygamber Efendimizin asrı dahil, yaklaşık 700 sene, tevessülü inkar eden tek bir zat olmamıştır. Yani şimdi bu din, 700 sene -hem de en iyi anlaşıldığı, en mümtaz allamelerin yaşadığı 700 sene- yanlış mı yaşanmış? 700 sene boyunca haram olan bir amel, helal mi kabul edilmiş? Şirk olan bir iş, iman mı zannedilmiş? Ve başta sahabeler, 4 mezhep imamı ve diğer müçtehitler bunun farkına varamamışlar mı? Bu ihtimali kim kabul edebilir…

B- Elbette aklı başında olan kimse bunu kabul edemez.

A- Buraya kadar yaptığımız izahtan, 4 mezhebin kurucu alimlerinin tevessülü kabul ettiği ve bizzat kendilerinin uyguladığı anlaşılmış oldu. Şimdi başka alimlerin sözlerinden nakiller yapalım:

B- Bu konuda müçtehit alimlerin, sözleri beni çok etkiledi. Başka alimlerin sözlerinide heyecenla dinlerim.

A- O halde dinle. İbni Hacer el-Heytemi şöyle diyor: İbni Teymiye’nin kötü eyleminden önce bu dünyada hiç kimse Resulullah’la tevessül ve istigaseye karşı gelmemiştir. (Cevher el münezzem fi ziyaretul kavril mükerrem, 171. sayfa)

Yine İbni Hacer el-Heytemi “el-Cevher’ul munazzam” isimli eserinde, ölülerden yardım istemekten bahsediyor ve bunun caiz olduğunu söylüyor ve şöyle diyor: Peygamber Efendimizden hayatında olduğu gibi vefatından sonra da ihtiyaçların giderilmesi için dua istenebilir. Bu, hakkında icma olan mütevatir haberlerin bulunduğu bir husustur.

İbni Abidin hazretleri şöyle diyor: Ben Allah-u Teala’ya; Peygamber Efendimiz (as) ile, itaat ehlinden her muazzam makam sahibi ile, ve İmamımız İmam-ı Azam ile tevessül ederek, lütuf ve kereminden bu işi bana kolay eylemesini, doğru ilham buyurmasını, kusurlarımı bağışlamasını, hatalarımı af etmesini niyaz eylerim. (Reddül Muhtar, V, 540)

B- Ümmetin kabul gördüğü bu kadar alim,  tevvesül konusunda böyle bir ittifak göstermişken delilsiz mesnetsiz onlara muhalefet etmek aklın alacağı bir iş değildir. Ben tevessül şirk diyenlerin sözlerini anlamakta zorlanıyorum ve diyorum ki bu kadar alimin ittifak ettiği konuda onları yalanlamak insaf ve vicdan ehlinin işi değildir.

A- Sana katılıyorum. Vehhabilere Vehhabi denilmesi, görüşlerinin kaynaklarından birinin de Muhammed b. Abdulvahhab olmasından dolayıdır. Muhammed b. Abdulvahhab, Vehhabilerin itikatta imamlarından biridir. İşte bu zat, “Mecmûatü-l müellefat” isimli eserinde şöyle diyor: Birisi dua ederken, “Allah’ım, ben senden Peygamberlerin ya da salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum” diye dua ederse, sadece Allah’a dua ettikten sonra, herhangi bir kabrin yanında dua ediyor olsa bile bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir…” Muhammed b. Abdulvahhab’ın bu sözleri, tevessülün ona göre de caiz olduğunu göstermektedir. (Mecmûatü-l müellefat 3. Kısım, 68. sayfa)

B- Desene onların itikattaki imamları bile bunu reddedemiş.

A- Aynen öyle. İmam Kudame hazretleri, ise Peygamberi ziyaret adabında şöyle diyor: Kabrin yanına giderek şöyle söylenir: Günahlarımdan tövbe ederek sana geldim ve seni Allah katında vesile ve şefaatçi kıldım. (el-Muğni maa-iş Şerh 3/258)

Tevessülü kabul etmeyenlerin de itibar ettikleri büyük alimlerden Ferec b. El-Cevzi ki, İbnü-l Cevzi ismiyle meşhur olmuştur. -Bu zat, İbni Teymiye’nin talebesi olan İbnu’l Kayyim el Cevziyye’den bir asır önce yaşamıştır, bu zat ile karıştırılmasın- Ferec b. el-Cevzi der ki: Nefsimi terbiye edemedim. Bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için dua ettim. (Ebu’l Ferec el-Cevzi, Saydu-l Hatır)

İmam Şekvani ise şöyle diyor: Allah-u Teala’ya fazilet ve ilim sahibi zatlarla tevessül etmek, hakikatte onların salih amelleri, faziletleri ve meziyetleriyle tevessül etmektir. Zira fâzıl zat, ancak yaptığı amellerle faziletli olur. (ed-Dürrü’n Nedide, 5-6.sayfa)

Vehhabilerin en büyük İmamlarından İbnu’l Kayyum, “Kitabu’r ruh isimli eserinde, “Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile işitir” hadisini izah ederken şöyle diyor: Yüce Allah, bu kudsi hadiste, kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir. Allah, kulunu sevince; kulağına, gözüne, eline ve ayağına yaklaşır. Artık gözü Allah ile görür. Kulağı Allah ile duyar. Onunla tutar, onunla yürür. Kalbi, eşyaların gerçeklerinin belirtildiği saf ayna gibi olur. Ferasetinde oldukça az yanılır. Çünkü kul Allah ile varlığa bakınca, onu olduğu gibi görür. Allah ile işitince, onu olduğu gibi işitir. İşte kamil bir veli, darda kalıp kendisinden yardım isteyen bir mümine, ilahi izinden sonra, mesafe ne olursa olsun, Allah’ın izni ve dilemesiyle, dünyanın en uzak mesafesindeki bir insanı görebilir. Uzaktakinin sesini işitip Allah izin ve güç verirse yardım da edebilir.

B-  Bu, Allah’ın dilediği kullar için çok kolay ve mümkündür…

A- İbnu’l Kayyum yine aynı eserinde ölülerin bir takım tasarruflarda bulanabileceklerini ve dirilere yardım edebileceklerini söylemektedir… Bunu söyleyen, tevessülü inkar edenlerin imamı olan İbnu’l Kayyum…

B- İmamları böyle diyor, bunlar imamlarına bile muhalefet ediyorlar. Daha bu kimselere ne söylenir ki..

A- Evet söyleyecek söz bulamıyoruz ve diyoruz ki Allah bu kimseleri ıslah etsin. Bu dersimizde, başta 4 mezhep imamı olarak alimlerin bir kısım sözlerini işittin. Bir kısım alimlerin sözlerini de hadislerin izahında nakletmiştik. Daha fazla nakil yapmaya herhalde gerek yok.

B- Evet bence de gerek yok

A- Zaten hicri ilk 700 senede tevessülü hiçbir alimin reddetmediğini ve tevessülü inkarın İbni Teymiye ile başladığına da belirttik. Şimdi bizi seyredenlerin önünde iki yol var. 1. Yol şudur: Ya tevvesül şirk diyenlerin sözlerini kabul ederek tevessülü şirk kabul etmeye devam edecekler. Ancak bilsinler ki, bunu yaptıklarında, başta 4 mezhep imamı olarak, sahabeler de dahil, ilk 7 asırda yaşamış bütün alimlerin müşrik olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklar.

B- Bu çok büyük bir cinayet bence bu zatlara nasıl müşrik diyebilirler ki?

A- Sapık fikirleri nasıl bir netice veriyor gördün. Zira İbni Teymiye’ye kadar 700 sene tevessülü bütün alimler caiz kabul etmiştir. Sadece ilk 7 asır da değil, o asırdan sonra bu zamana kadar da bütün Ehli sünnet alimleri tevessülü caiz görmüştür. Şimdi tek bir İbni Teymiye’nin sözünü, bu kadar allame ve müçtehide tercih edebiliyorsalar ve onların tamamını şirke düşmekle itham edebiliyorsalar, tevessülün şirk olduğu görüşünüze devam edebilirler.

B- Bunu yapabilene bizim daha söyleyecek bir sözümüz yoktur…

A- 2. Yol ise şudur: Bütün İslam alimlerinin isabet ettiğini ve İbni Teymiye’nin yanıldığını kabul etmektir. Bizler bu seçeneği kabul ediyor ve Ehli Sünnet alimlerinin peşinden gidiyoruz. Ve inanıyoruz ki, onların peşinden giden zarar etmez…

Sözü daha fazla uzatmayalım ve eserimizin icma bölümünü burada tamamlayalım. Bundan sonraki kısımda, tevessülü inkar edenlerin sözde delillerine cevap vereceğiz.

Beğendiysen Paylaş

Yorumunuzu bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir