Video Metni:
9- DENGE DELİLİ
Şu alemde atomlardan güneşlere kadar her yerde ve her şeyde kusursuz, müthiş bir denge vardır. Bu kusursuz denge sayesinde her bir sistem kararlı ve istikrarlı bir durumda olma halini devam ettirir. Denge kavramı, yalnızca bir cismin kendi içindeki dengesini değil, aynı zamanda diğer cisimlerle olan karşılıklı ilişkilerindeki dengeyi de kapsar. Denge, daha geniş bir sistemin içinde var olan çeşitli unsurlar arasındaki uyumu da ifade eder.
Alemdeki bu muhteşem denge ise ancak tek bir yaratıcının varlığını kabul etmekle mümkündür. Çünkü farklı ellerin karıştığı bir sistemde dengeler kaybolacak ve düzen bozulacaktır. Evet, alemdeki bu kusursuz düzen ve denge ancak vahdetin, yani tekliğin neticesidir.Şimdi bu hassas dengenin örneklerini görelim.
Atomlar, elektronların negatif yükleri sayesinde çekirdeğin etrafında dönerken, protonlar ise pozitif yük taşır. Çekirdekteki bu pozitif yük, elektronları kendine çeker ve bu çekim gücü, elektronların çekirdekten ayrılmalarını engeller. Atomun merkezindeki proton sayısı, dışındaki elektron sayısıyla tam bir denge oluşturur, böylece atom elektriksel olarak nötr kalır. Protonun kütlesi ve hacmi, elektronlardan çok daha büyük olsa da ikisinin elektriksel yükü birbirine eşittir.
Ancak, eğer proton ve elektronun yükleri eşit olmasaydı, evrendeki tüm atomlar artı yüklü olurdu ve bu da atomların birbirini itmesine neden olurdu. Eğer bu denge bozulmuş olsaydı, evrendeki her şey büyük bir kaosa sürüklenirdi. Proton ve elektron arasındaki elektriksel denge bozulduğunda, atomlar artık birbirini çeker değil, iter hale gelirdi. Bu, tüm maddelerin birbirini itmesine ve varlıkların bir anda yok olmasına neden olurdu.
Şu anda tuttuğunuz kitabı, ellerinizi, kollarınızı, vücudunuzdaki tüm organları hayal edin; hepsi bir anda paramparça olur, havaya savrulurdu. Sadece siz değil, çevrenizdeki her şey de etkilenir, bulunduğunuz oda, dışarıdaki dünya, dağlar, denizler, gökyüzündeki gezegenler ve yıldızlar aynı şekilde dağılır ve yok olurdu. Evrende gözle görülür hiçbir şey kalmazdı. Bu, her şeyin kaybolduğu ve evrenin tamamen dağılmış olduğu bir durum olurdu. Bu denge, evrenin varlığının ve düzeninin temelidir.
Üstelik canlılar için böyle bir olayın yaşanması, elektron ve protonların elektrik yükleri arasındaki dengenin sadece ve sadece 100 milyarda bir oranında değişmesiyle gerçekleşebilir. Evrenin yok olması ise, bu dengedeki milyar kere milyarda bir oynama ile meydana gelir. Yani evrenin ve canlıların varlığı, böyle hassas bir denge ile mümkündür. Atomun içinde böyle elektriksel denge gibi enerji seviyelerindeki dengeden, kuvvet dengelerine, izotop ve nötron dengelerinden elektron dizilimindeki dengeye kadar birçok hassas denge mevcuttur.
İnanılmaz küçüklükte olan bu atomlardaki muhteşem ve hassas dengeye hangi sebep ve tesadüf el uzatabilir. Madem atomlar varlıkların en küçük yapı taşlarıdır. Atomun sahibi elbette o varlıkların da sahibidir. Atomun içindeki bu hassas dengeyi kuramayan şu alemde en küçük bir çiçeğe bile sahip olamaz. İşte atomun yapısındaki bu mükemmel denge adete akıl sahiplerine şöyle demektedir. Beni muhteşem ve böyle hassas bir mizan ile yaratan kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır ki benden terkip edilen tüm varlıkları da o yaratmıştır.
Âlemdeki hassas denge ve düzeni en açık biçimde gözlemlediğimiz alanlardan biri de Güneş Sistemi’dir. Güneş Sistemindeki büyüklü küçüklü gezegenlerin eşsiz düzen ve hassas dengeleri akılları hayrete düşürecek niteliktedir.
Güneş Sistemi’nin iç sınırları Güneş’e en yakın gezegen olan 58 milyon kilometre uzaklıkta bulunan Merkür’ün yörüngesi ile başlar en dış gezegenin yörüngesi ise 4,5 milyar kilometre
uzaklıktaki Neptün ile devam eder. Neptün’ün ötesinde bulunan Kuiper Kuşağı, 8,25 milyar kilometreye kadar uzanır ve burada Plüton, Eris ve diğer cüce gezegenler bulunur. Güneş Sistemi’nin en dış sınırlarını temsil eden Oort Bulutu Güneş’in çekim etkisinin sona erdiği en dış sınırlarını temsil eder ve 15 trilyon kilometre (1.5 ışık yılı) uzaklıkta olduğu tahmin edilmektedir.
Bu kadar geniş bir alanda akılları baştan alan muhteşem bir denge ve düzen hüküm sürmektedir. Güneş Sistemindeki tüm gezegenleri dış uzaya savrulmaktan koruyan etki, Güneş’in “çekim gücü” ile gezegenin “merkez-kaç kuvveti” arasındaki dengedir. Güneş sahip olduğu büyük çekim gücü nedeniyle tüm gezegenleri kendisine çeker, onlar da dönmelerinin verdiği merkez-kaç kuvveti sayesinde bu çekimden kurtulurlar. Fakat burada öyle muhteşem bir denge vardır ki Güneş sistemindeki tüm gezegenler bu denge ile yörüngelerinde akar giderler.
Eğer gezegenlerin dönüş hızları biraz daha yavaş olsaydı, o zaman bu gezegenler hızla Güneş’e doğru çekilirler ve sonunda Güneş tarafından büyük bir patlamayla yutulurlardı. Eğer gezegenler daha hızlı dönseler, bu sefer de Güneş’in gücü onları tutmaya yetmeyecek ve gezegenler dış uzaya savrulacaklardı. Oysa çok hassas olan mükemmel bir denge kurulmuş ve sistem bu denge ile devam etmektedir. Bu söz konusu dengenin her gezegen için ayrı ayrı kurulmuş olduğuna da dikkat etmek gerekir. Çünkü gezegenlerin Güneş’e olan uzaklıkları çok farklıdır. Dahası, kütleleri çok farklıdır. Bu nedenle, hepsi için ayrı dönüş hızlarının belirlenmesi lazımdır ki, Güneş’e yapışmaktan ya da Güneş’ten uzaklaşıp uzaya savrulmaktan kurtulsunlar. Şimdi şu sorulara cevap arayalım:
Güneş Sistemindeki gezegenleri dış uzaya savrulmaktan koruyan, Güneş’in “çekim gücü” ile gezegenin “merkez-kaç kuvveti” arasındaki dengedir demiştik. Her denge, o denge ve düzeni koyanın varlığına işaret ederken dengeyi kabul edip o dengeyi kuranı kabul etmemek mümkün müdür? Böyle hassas bir dengeye farklı ellerin müdahalesi hiç mümkün müdür?
Milyarlarca km uzaklıktaki gezegenlerin dönüş hızlarını ne hızlı, nede yavaş yapmayıp tam olması gereken noktada güneşin çekim kuvvetine göre ayarlayıp o gezegenleri sistemin bir parçası kılmak muhteşem bir fiildir. Peki, bu fiilin sahibi kimdir? Bu kadar geniş bir alanda hepsine hükmedemeyen bir kudret bu sistemi kurabilir mi?
Bu mükemmel fiili görmek ama failini görmemek ya da fail olarak hayatsız ilimsiz şuursuz ve iradesiz mahlûkları göstermek hiç mümkün müdür? Aklımızın sınırlarının ihata edemediği bu kadar büyük bir alanda her bir gezegene kütlesine göre ayrı dönüş hızı belirleyerek o gezegenleri Güneş’e yapışmaktan ya da uzaya savrulmaktan kurtaran kudret merhamet ve ilim sahibi kimdir? Allah’tan başka hangi kudret bu fiile sahip olabilir?
Hem Güneş ve bağlı oldukları gezegenleri tarif ederken güneş sistemi diye bahseden kimse nasıl olurda sistem; bir denge ve düzenin adıyken bu sistemin tesadüfün eseri olduğunu iddia edebilir. Güneş sistemindeki muhteşem denge ve düzen perde arkasında iş gören kudreti sonsuz, ilmi nihayetsiz olan Allah’ın varlığını ve birliğini güneş gibi göstermektedir.
Şimdi ise vücudumuza bakalım. Vücudumuzda altmışa yakın element bulunmaktadır. Bu elementlerin hepsi bir ölçüye ve dengeye göre vücudumuzda bulunmaktadır. Vücudumuzda belli ölçülerde demir, magnezyum, krom gibi elementler vardır. Bunların azlık veya çokluğu hastalıklara sebep olur. Mesela bakır kan yapıcı özelliğe sahiptir. Eksikliğinde sinir hastalıkları baş gösterir. Mangan, beyin fonksiyonlarını işlettirir. Eksikliği davranış bozukluklarına sebep olur. Kadmiyumun görevi ise tansiyonu ayarlayıp düzgün çalışmasını sağlamaktır. Eksiklik veya fazlalığında tansiyon rahatsızlıkları baş gösterir. Vücudun herhangi bir yerine elementlerin yığılması ise hormonal bozuklukları meydana getirir.İnsanın vücudunda böyle son derece hassas bir denge hâkim olduğu gibi, diğer hayat sahipleri olan hayvanların ve bitkilerin vücudunda da aynı denge hâkimdir.
İnsanın vücudundaki bu muhteşem ve hassas dengeye hangi sebep ve tesadüf el uzatabilir. Madem insan bu elementlerden oluşu onunla vücut bulur. Bu elementlerin sahibi elbette o insanların da sahibidir. İnsanın vücudundaki bu hassas dengeyi kuramayan bir insana sahip olamaz. İşte vücudumuzdaki bu muhteşem denge adete akıl sahiplerine şöyle demektedir. Beni bu kadar hassas dengeler ile yaratan kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır ki benim gibi tüm insanları da o yaratmıştır. Bendeki bu kusursuz düzen ve denge ancak vahdetin, yani tekliğin neticesidir. Çünkü farklı eller bana karışsaydı ben varlık alemine çıkamazdım.
Denge, sadece bir nesnenin kendi içindeki uyumunu değil, aynı zamanda diğer unsurlarla olan ilişkilerindeki ahengi de içerir. Örneğin, bir dişin ölçülü bir şekilde yaratılışı, onun kendi içindeki dengesini ifade ederken, o dişin diğer dişlerle olan uyumu ise sistemsel dengeyi temsil eder. Benzer şekilde, bir gözün ölçülü ve ahenkli yaratılışı kendi dengesini yansıtırken, o gözün diğer göz ve yüz ile olan ilişkisi karşılıklı dengeyi gösterir.
Bir elin parmaklarının ölçülü uzunlukları ve eklemlerinin uyumlu hareketi, kendi içindeki dengeyi temsil eder. Ancak sağ ve sol elin birlikte çalışarak bir işi kolaylaştırması,karşılıklı dengeyi yansıtır.
Dilin hareket kabiliyeti ve kas yapısındaki denge, kendi içindeki uyumunu gösterir. Ancak dilin dişler, damak ve çene ile birlikte çalışarak konuşmayı ve yeme fonksiyonlarını gerçekleştirmesi, karşılıklı dengeyi ortaya koyar.
Bunlar gibi vücudumuzun hangi parçasına bakarsak bakalım hem kendi içinde hem de daha büyük bir sistemle olan mükemmel uyum ve dengeyi görebiliriz. Bu denge, sadece bedenimizle sınırlı kalmayıp tüm canlılarve evrendeki her şeyde kendini göstermektedir. İnsan bedeninden, bir ağacın yapraklarına; gezegenlerin yörüngelerinden, atom altı parçacıklara kadar her şeydeki bu muhteşem uyum ve düzen, tek bir yaratıcının varlığını apaçık ortaya koymaktadır.
Zira denge, birliğin ve tek bir iradenin varlığını işaret eder. Tıpkı bir evin düzgün inşa edilmiş olmasının tek bir mimarın planına dayanması gibi, evrende gördüğümüz bu kusursuz denge de tek bir güç ve hikmet sahibi tarafından var edilmiştir. Eğer bu düzeni kuran birden fazla irade müdahil olsaydı, birbirinden bağımsız ellerin karışmasıyla bu denge bozulur ve kaos ortaya çıkardı.Halbuki evrende gördüğümüz bu muhteşem düzen ve uyumun hiçbir noktasında bir karışıklık veya düzensizlik bulunmadığını görmekteyiz. Elbette, böylesi bir mükemmel dengeye farklı bir el karışsaydı, o düzen karışacak ve evrendeki denge bozulacaktı. Demek âlemde gördüğümüz her şey, bu birliğin ve uyumun tek bir yaratıcının eseri olduğunu, ışık güneşi gösterdiği gibi göstermektedir.