Video Metni:
Kahhar ismi bu manalarıyla; Allah’a isyan eden Ad kavmi, Semud kavmi, Nuh kavmi gibi bir çok kavimde tecelli etmiştir. Allah O kavimleri Kahhar ism-i şerifi ile kahretmiş ve mahvetmiştir.
Yine Kahhar ismi, binlerce kişinin öldüğü depremlerde, sel felaketlerinde, ağaçları kökünden koparan fırtınalarda, kasırgalarda ve maddi musibetlerde tecelli ettiği gibi, en büyük ve asıl perişanlık olan imansızlık ve küfür musibetinde de tecelli etmektedir.
Zira iman nimetinden mahrum olanlar devamlı manevi bir cehennemde yanarak kalben ve ruhen sıkıntı çekerler. Bu da manevi bir kahır olduğu için el-Kahhar isminin bir tecellisidir. Kahhar ism-i şerifi ile dünyada onları böyle manevi bir kahır ile kahreden Allah, ahiret aleminde de Kahhar isminin en geniş aynası olan cehennemde onları mahv-ı perişan ederek, adaletini ve mutlak galibiyetin tek sahibi olduğunu gösterecektir. Evet cehennem, el-Kahhar ismine en geniş ayna olarak ehl-i isyanı içine alacaktır.
Madem biz bu aleme, bu alemin sahibi olan Allah’ı tanımak ve O’na iman etmek için geldik. Ve madem her şeyde O’na açılan pencereler ve hakka giden yollar vardır. O halde bizler her şeyde O’na pencereler açmalı ve o pencerelerdeki isimler ile O’nu zikir ve tesbih etmeliyiz. Yani;
Helak olan bir kavmin kalıntılarını gördüğümüzde; “Ey kendisine isyan edenleri helak eden Allah’ım! Sen Kahharsın, dilediğini perişan ve mahvedersin. Senin kahrın, adaletinle tecelli eder. Her şeyin perçemi senin kudret elindedir. Hiçbir asi senin kahrından kaçamaz ve hiçbir zalim sana karşı gelemez. Sen mühlet verirsin ama ihmal etmezsin…”
Bahardaki mahlukların, kışın gelmesiyle ölümlerini gördüğümüzde; “Ey bahara Muhyi ismi ile hayat verip, hayat verdiği bu mahlukatı kışın kahhar ismi ise kahreden Rabbim! Sen kahretmeye muktedir olansın ve el-Kahharsın. Bu kışta ölen her bir mahluk lisan-ı haliyle seni kahhar ismiyle zikrettiği gibi, ben de onların halka-i zikrine girerek lisan-ı kalimle seni “Ya kahhar, Ya kahhar” diyerek zikrediyorum…”
Bir deprem felaketinde binlerce kişinin öldüğünü ve binaların yıkıldığını gördüğümüzde; “Ey yeryüzünü kudretiyle bir beşik gibi sallayan Rabbim! Yıkılan bütün bu binalar ve ölen bütün bu insanlar üzerinde senin Kahhar isminin mührü gözüküyor, sancağı dalgalanıyor. Ancak bu Kahhar isminin tecellisi altında, yine rahmetin tecelli ediyor. Ölen ehl-i imanı şehit kabul ediyorsun. Çektikleri sıkıntıları, günahlarına keffaret yapıp, ağaçların yapraklarını döker gibi, bu sıkıntılarla onların günahlarını döküyorsun. Ve onların helak olan mallarını sadaka kabul ediyorsun. Hem biliyorum ki, senin Kahhar isminin bu tecellisine bizim işlediğimiz günahlar sebep oldu. Ey Sultanlar sultanı! Kahhar isminin tecellisinden senin rahmetine sığınıyorum.
Fırtınaların, kasırgaların ve hortumların “Ya Kahhar, Ya Kahhar” diyerek döndüğünü gördüğümüzde; “Ey azameti ve büyüklüğü karşısında her şeyin küçüldüğü, Ey Celalinin korkusundan dağların parçalandığı, Ey kudret ve azametine her şeyin boyun eğdiği ve Ey korkusu altında her şeyin zillet içinde bulunduğu rabbim! Bu fırtınalar ve kasırgalar senin itaatkar askerlerindir ve Kahhar isminin tecellileridir. Onlar nasıl “ya kahhar ya kahhar “ diyerek alemi titretiyorlar, ben de, her ne kadar sesim onlar gibi gür çıkmasa da ve günahlarım sesimi kıssada seni “ya kahhar ya kahhar” diyerek zikir ve tesbih ediyorum…
Kahhar isminden insanın alacağı en büyük ders ise şudur;
İnsan, geçmiş asırlara bakmalı ve o asırlarda yaşayan asi ve inatçı kavimlerin akıbetini görmeli. Ve anlamalı ki, insan başıboş değildir. Her vakit bir celal ve kahır sillesine maruzdur. Günahlarından dolayı azabın onu yakalamaması, Allahın kendisine verdiği mühletten dolayıdır. Yoksa Allah asla ihmal etmez.
Bu mühleti bir ganimet bilmeli ve kahhar isminin tokadını yemeden evvel takva dairesine girmelidir.